Çevrimiçi nefret trenine binmeyen kaldı mı?

HomeKÖŞE YAZILARI

Çevrimiçi nefret trenine binmeyen kaldı mı?

Bir konferansa ya da söyleşiye katıldığınızı, salonda en az 500 kişinin bulunduğunu hayal edin. Salondaki dinleyiciler arasında gezen mikrofonlar olduğunu, soru sorma ya da yorum yapma sırası size geldiğinde yüzlerce kişinin gözlerinin üzerinizde olduğu sırada nasıl konuşacağınızı bir düşünün. Diyelim programdaki konuşmacı, sizinle farklı görüşteki bir siyasetçi olsun.

Siz mikrofonu elinize alıp konuşmacıyı destekler nitelikte bir yorum yaptığınızda salondaki başka bir dinleyici, ayağa kalkıp sırf görüşünüzü açıkladığınız için hakaret eder miydi? Çok zor bir ihtimal ancak bu sosyal medyada çok kolay! Yüzünü görmediğimiz, gözlerine bakarak konuşmadığımız insanlarla mesaj yoluyla konuşurken olduğumuzdan çok daha cesur davranıyoruz. Sosyal medyada birbirine hakaret eden insanların birçoğu, adaletin önünde karşı karşıya geldiklerinde birbirlerinin yüzüne bakamıyor, aynı cümleleri o insanın gözlerine bakarak tekrar edemiyor.

İnsanlar arası iletişimin temelini oluşturan saygı, sosyal medya yüzünden giderek yok oluyor. Sosyal medyada takipçi sayısı onbinleri aşan kişiler, herkese hakaret etme hakkına sahip olduğunu zannediyor. Sosyal medyada insanlar o kadar cüretkâr ve hadsiz davranıyor ki bu insanları alıp bir salona doldursanız bırakın görüşünden dolayı birbirlerine hakaret etmeyi, eminim yüzde doksanı ağzını açıp konuşma bile yapamaz. Peki, göz teması kurduğumuzda konuşamadığımız bir üslubu sosyal medyada neden kullanıyoruz?

Dijital medyada öfke kültürü giderek yayılıyor. Etrafımızdaki gelişmelere tepki verme konusundaki kolektif eğilimimiz genellikle yoğun olumsuzluk biçiminde oluyor. Olumlu paylaşımlara yapılan yorumların bile çoğu konuyu saptırmaya ve fitne çıkarmaya yönelik yazılıyor. Bir kişinin yazdığı negatif yorum, diğerlerini de cesaretlendiriyor.

Hayatta önümüze koyabileceği bir başarıya sahip olamayan insanlar, yüksek takipçili hesapları tek tek gezip yorumlarda en abartılı şekilde konuşarak nüfuz sağlamaya çalışıyor. Genelde en kaba konuşan insanlar, hayat kesesi en boş olanlardan oluşuyor. Ceza almayacak düzeyde hakaret etmekte hiçbir mahsur görmüyorlar. Ne yazık ki sosyal medyadaki bu negatif iletişim biçimi toksik bir sarmala dönüşmüş durumda.

Sosyal medya, öfke kültürünün başlangıç noktası oldu. Gelinen noktada insanlar sırf stres atabilmek için birilerini şeytanlaştırıp önümüze atıyor ve sosyal medya sırtlanları, kurbanı parçalayıp yutarken keyifle izliyorlar. Dikkat ederseniz sosyal medyada en çok paylaşılan ve etkileşim alan gönderiler, birilerinin kusurlarını, hatalarını ifşa edenlerdir. Paylaşım rekorları kıran içeriklere baktığımızda şunu net şekilde görebiliyoruz: ya linç edebilmeliyiz ya da dalga geçebilmeliyiz.

Diğer türlüsü bir duygu ile ilgilenmiyoruz.

Kolektif öfkenin mutlak kötü olduğunu savunmuyorum. Eğer adalet sisteminin, ülke yöneticilerinin veya medyanın adil davranmadığı bir konu varsa, bu çok işimize yarar. Ancak bizim toplumumuz bu öfkeyi de yanlış yerde tüketiyor. Sırf bir gruba ait hissedebilme güdümüzden dolayı çoğu zaman pişman olacağımız adımlar atıyoruz ve birilerini incitmekten çekinmiyoruz.

Dünyada bu kadar adaletsizlik, zulüm, hain kaos planları varken öfkemizin odağını çok yanlış yerlere çevirip kendimizi uyutuyoruz. Toplumu yönlendirmenin müthiş yollarından biri olan sosyal medyada her birimiz olmadığımız bir karaktere dönüşüyoruz. Farkında varmadığımız sürece boynumuzdaki tasmanın çektiği yöne gidip uyurgezer gibi yaşamaya mahkûm olacağız.

Duygusal bulaşma dediğimiz bir kavram var. Başkalarının bir konu hakkındaki yorumlarına ve davranışlarına tanık olduğumuzda, duygusal bulaşma durumu gerçekleşir ve benzer duygularımızı harekete geçirir. Bir bakmışsınız hiç istemeden olumsuz söylemler korosunun bir parçası olmuşsunuz. Sürekli yorumlarda gezinmek, insanların ne söylediğini merak etmek bizim nasıl davrandığımızı ve hissettiğimizi büyük oranda etkiler. Bir gönderinin hangi amaçla paylaşıldığını idrak etmek ve ona göre davranmak zorundayız.

Linç kültüründen beslenmek isteyen hesaplardan, kendi sağlığımız için uzak durmalı ve yorum yaparak katkı sağlamayı bırakmalıyız. Yorumlar olumsuzluk ve hakaret ile dolu ise siz de aynısını yapmaya programlanıyorsunuz. Sosyal modelleme, birçok insan yorumlarda öfkeli, negatif konuşup hakaret ettiyse sizin de etmenizi normalleştiriyor. Bu yüzden uyanık olmalıyız.

Bir grubun parçası hissetme güdüsüne karşı koyamayız. O halde bunu iyiden yana yapalım. Herkes paylaştı diye bir gönderiyi paylaşmayalım. Duyulması, öğrenilmesi gereken doğrulanmış bilgileri yaymaya özen gösterelim. Ekstra bilgi eklemeyeceksek sırf görünür olmak için yorum yazmayalım. Gönderide bahsi geçen ya da gönderiyi paylaşmış olan kişi, karşımızda durup gözlerimizin içine bakarken konuşamayacağımız hiçbir kelimeyi yorumlara yazmayalım.

Yorumlar

WORDPRESS: 0
DISQUS: