Dijital tükenmişlik, yani dijital cihazlarda çok fazla zaman geçirmenin neden olduğu kaygı, bitkinlik ve ilgisizlik duyguları giderek artan bir sorundur. Teknoloji bizi daha fazla birbirimize bağlı hale getirdikçe ve çoğumuz iş veya okul için bilgisayarlara, tabletlere ve akıllı telefonlara bağımlı hale geldikçe, tükenmişlik sendromu riski giderek artıyor.
Tükenmişlik sendromundaki artış Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) harekete geçmesine yol açtı. 2019 yılında DSÖ, tükenmişliği sağlık durumunu etkileyebilecek bir “mesleki olgu” olarak resmen tanımıştı. DSÖ, tükenmişliği “işyerinde kronik stresin başarılı bir şekilde yönetilememesi sonucu ortaya çıkan bir sendrom” olarak tanımladı.
Dünya Sağlık Örgütü, tükenmişlik sendromu yaşayan bireylerin “enerji tükenmesi veya bitkinlik hissi, kişinin işinden zihinsel olarak uzaklaşması veya işine karşı olumsuzluk veya alaycılık duyguları ve mesleki etkinliğin azalması” yaşadığını söylüyor.
Dijital Tükenmişlik Nedir?
Tükenmişlik sendromu, herkesi etkileyebilir hatta hiç dijital teknoloji kullanmayanları bile. Aslında, insanlar yaşlı ebeveynlere bakmak, çocuk büyütmek hatta çok fazla egzersiz yapmak gibi bir şeyi çok sık veya çok uzun süre yaparak tükenebilirler.
Dijital tükenmişlik sorunu ise, özellikle dijital cihazlarda çok fazla zaman geçirmekten kaynaklanan yorgunluk, kaygı, depresyon veya işe olan ilginin azalması duygularını ifade ediyor.
Fiziksel belirtiler arasında uyku bozuklukları, enerji düşüklüğü, öfke patlamaları ve göğüs ağrıları yer alıyor. Ancak dijital tükenmişliği teşhis etmek zor olabilir; çünkü sorun yavaş yavaş gelişir ve insanlar tükenmiş olduklarını çok geç olana kadar fark etmeyebilirler.

Ekrana bakarken boğuluyor gibi hissettiğiniz oluyor mu?
Dijital tükenmişlik terimi özellikle iş ile ilgili olsa da ruh sağlığı ile dijital cihazlar arasında başka bağlantılar da var. Çok fazla televizyon izlemek veya sınırsız sosyal medya tüketimi, rollerimizi ve sorumluluklarımızı yerine getirmemizi engellediğinde sorunlar başlar.
Araştırmalar, yatmadan önce ekran başında geçirilen zamanın uykusuzluğa ve uyku bozukluklarına yol açabileceğini, bunun da bizi kaygıya, düşük ruh haline ve sinirliliğe karşı daha savunmasız hale getirdiğini gösteriyor.
Kaygı, gelecekteki bir tehdide yanıt vermemizi hazırlayan uyarlanabilir bir duygudur. Bir miktar kaygı faydalı olabilir, çünkü kendimizi korumak için uygun önlemleri almamızı hatırlatır. Ancak çoğumuz önemli bir şeyi kaçırmaktan endişe duyabiliriz. Bu da sosyal medya akışlarımızı sürekli kontrol etme veya haberleri gün boyu açık tutma isteğimizi besliyor.
İyi bir ruh sağlığı için çok fazla haber okumamak gerekir
İster siyaset ister doğal afetler, sağlık sorunları veya trajik olaylar olsun, haberlerde kaygıya veya stres tepkilerine yol açabilecek çok fazla detay var. Haberleri doğru kaynaklardan takip etmeniz, kaygılarınızı yönetmenize yardımcı olacaktır. Etkileşimi artırmak için yalan haberler yapan, korkutucu içeriklerle dikkati kendine çekmeye çalışan kanallardan uzak durmalısınız.
Haber okurken veya izlerken bunların sizde nasıl bir his yarattığını kontrol etmeniz önemlidir. Kendinize şu soruları sormalısınız:

“İnsanlık duygunuzda artış mı hissediyorsunuz yoksa kaygı ve umutsuzluk duygunuzda mı artış hissediyorsunuz?”
Kaygı ve depresyonla mücadele edenler bazen kaçınma yöntemi olarak televizyona veya sosyal medyaya yöneliyor. Televizyona yapışık kalmak veya sosyal medya akışlarımızı sürekli olarak yenilemek, kısa vadede kaygımızı daha az hissetmemize yardımcı olabilir ancak bu davranışlar sonuçta tam tersi etki yaratır.
Uzun vadede, bu davranışlar yeterli bilgiye sahipsek ne olacağını kontrol edebileceğimiz inancını besleyerek kaygıyı artırır. Gelecekte ne olacağı konusunda ne kadar kesinlik ararsak, o kadar kaygılı hissederiz.
Arada “Fişi çek ve rahatla” metodunu uygulayın
Dijital tükenmişlikle mücadele etmenin en etkili yolu, basitçe oturumu kapatıp fişi çekip rahatlamaktır. Tabi bu o kadar kolay değil.
İnternet bağlantılı yeni dünyamızın 7/24 bitmek bilmeyen talepleri, dijital cihazlarımızdan aniden vazgeçmemizi ve onları bırakmamızı neredeyse imkânsız hale getiriyor.
Bunu akılda tutarak, dijital tükenmişlikle mücadele için birkaç gerçek dünya stratejisini şöyle sıralayabiliriz:
- Hemen Yanıt Vermeyin
Birçok insan, yaptıkları işi bırakıp gelen mesajlara hemen cevap verme ihtiyacı hisseder. Bu sürekli aciliyet hissi, insanların bunalmış ve kaygılı hissetmesine yol açabilir.
Bu duygularla savaşmak için, günün belirli saatlerini mesajlarınıza ve e-postalarınıza cevap vermek için ayırın. Tüm iletişimlerin acil olmadığını unutmayın. Çoğu bekleyebilir. Siz daha önemlisiniz. - İşinizi, İşyerinde Bırakın
Telefonunuz ve bilgisayarınız iş arkadaşlarınızla 7/24 iletişim halinde olmanızı sağlar. Peki, iş saatleri dışında da iletişimde kalmanız gerçekten gerekli mi?
Ailenizle akşam yemeği yerken, yürüyüşe çıkarken veya film izlerken telefonunuzu bir kenara koymayı deneyin. Ayrıca, yatmadan önce iş e-postanızı kontrol etmeyin. Rahatlayın ve iyi bir gece uykusu çekin. Mesajlarınız sabah orada olacak. - Ekrandan Ekrana Değil, Yüz Yüze
Kaç kişiyle yalnızca metinler, sosyal medya veya e-posta yoluyla iletişim kuruyorsunuz? İletişim şeklinizde küçük değişiklikler yapmaya nasıl başlayabilirsiniz?
Özellikle şahsen göremediğiniz arkadaşlarınız ve ailenizle dijital olarak bağlantı kurmak, ruh sağlığınız için harikalar yaratabilir. Ancak bu, yüz yüze görüşmekle aynı şey değildir.
Mümkün olduğunda, arkadaşlarınız, aile üyeleriniz ve iş arkadaşlarınızla şahsen bağlantı kurun. Kahve içmek veya yürüyüşe çıkmak için buluşun. Bir araya geldiğinizde, telefonunuzu kapatın ve kaldırın. - Dijital Kimliklerinizi Ayıklayın
Telefonunuzda kaç tane haber uygulaması var? Kaç tane çevrimiçi hesabınız var? Kaç tane sosyal medya platformundasınız? Hepsine gerçekten ihtiyacınız var mı? Hepsini düzenli olarak kullanıyor musunuz? Muhtemelen hayır.
Telefonunuzu ve bilgisayarınızı gözden geçirin ve istemediğiniz ve ihtiyacınız olmayan şeyleri silin. Mesajları ve dikkat dağıtıcı şeyleri azaltacaksınız. Gününüze zaman kazandıracak ve hayatınıza biraz huzur katacaktır. - Haberlerden Uzak Durun
Belli bir oranda medya tüketimi sorun olmayacaktır ancak rahatsız edici haberlere maruz kalmanızı sınırlamak için bazı adımlar atabilirsiniz.
Hangi bilgilerin yararlı, hangilerinin yararsız olduğunu ve daha fazla kaygıya yol açabileceğini belirleyin.
Medya konusunda seçici olun ve güvenilir kaynaklara bağlı kalın.
Sosyal medya akışlarınızdan kaygı uyandıran bilgileri kaldırın. Takip ettiğiniz kişiler akışlarınızı üzücü bilgilerle dolduruyorsa, gönderilerini sessize alın veya gizleyin.

Yorumlar